23 Mart 2010 Salı


Safiye ablamın gönderdiği bu maili okuduğumda aslında ne kadar yanlış yaptığımızın farkına vardım. Gerçekten de gereksiz şeyleri gereğinden fazla gözümüzde büyütüp o kadar çok kafa yoruyoruz ki zavallı beynimizi boş yere yoruyoruz....
......

" İki keşiş yolda giderlerken, su birikintisinden karşıya geçmek için bekleyen genç bir kadın görürler. Keşişlerden biri, genç kadını kucakladığı gibi suyun öteki tarafına bırakır.


Ötekisi; arkadaşının bu davranışına hayretle bakar. Hoş karşılamaz, farklı yorumlar, hatta içten içe ona kızar, yaklaşık bir kilometre yürüyünce daha fazla dayanamaz ve arkadaşına hışımla döner:

- Sen!! Böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz keşişiz!! Bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır!!.

Öteki keşiş oldukça sakin karşılık verir:

- Ben o genç kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen? Sen ise hâlâ onu taşıyorsun."



          Biz de böyleyiz, karşılaştığımız olaylar var, insanlar var, onlarla ilgili olarak yaptığımız yorumlar var...

Hayatınızla ilgili yaşadığınız sorunlara nasıl baktığınız ve ne yorum yaptığınız aslında geleceğinizi de belirliyor.

Sorunları kendinize yük olarak mı görüyorsunuz, yoksa çözümlenmesi gereken problemler olarak mı?

Beyninizde mi taşıyorsunuz, kucağınızda mı?

         Beyninizde gereksiz yere soru ve sorun taşıyorsanız hemen belirteyim ki, beyniniz, bir sorunla başa

çıkmak için veya bir travmayı atlatabilmek için en az 4000(dört bin) ile 6000(altı bin) sinir hücresini yani

nöronu yok ediyor.

Bu yok olan hücrelerin yerine yenileri de gelmiyor.

Bu hücreler bize sonradan lazım olacak hücreler aslında.

O nedenle bir kez daha düşünmekte fayda var:

Bu konu benim en az 4000 hücremi yakmaya değecek mi?

Sorunları taşımaya, tutmaya değer mi?

Şimdi düşünün bir kez daha, hangi olay sizin beyninizdeki 4000 hücreden daha önemlidir?

Hiç yorum yok: